(0212) 291 30 80
Sosyal Medya Hesaplarımız

Öpücük Hastalığı

25 Temmuz 2013
29.539 kez görüntülendi
Öpücük Hastalığı

Halk arasında öpücük hastalığı olarak bilinen hastalığın toplumda görülme oranı, 100 binde 50. Ancak özellikle lise yıllarında bu oran 100 kat artıyor…

Enfeksiyoz mononükleozis, arasında bilinen adıyla “öpücük hastalığı”, daha çok büyük çocuklarda ve genç erişkinlerde görülen akut bir enfeksiyon hastalığıdır. Hastalığın tipik özellikleri, ateş, yaygın apse görünümlü faranjit, lenf bezlerinde ve dalakta büyümedir. Bunlara ek olarak karaciğer büyümesine de sıklıkla rastlanır. Ayrıca kan sayımı tablosunda ciddi değişiklikler meydana gelebilir. Şüphelenilen vakalarda hızlı test olarak “monotest” yapılmalıdır. Yapılan bu testle, hastalığa neden olan Epstein – Barr virüsüyle (EBV) ilgili değerler de ölçülür.

Hastalık, farklı kişilerde, farklı şiddette ortaya çıkabilir. Hiç fark edilemeyecek kadar hafif olabileceği gibi çok ağır da seyredebilir. Karaciğer büyümesiyle birlikte karaciğer fonksiyon testleri de bozulabilir. Hastalığa ait çok sayıda belirtinin nedeni, vücudun hastalığa neden olan virüse karşı verdiği bağışıklık cevabıdır.

Dış kaynaklardaki raporlara göre, öpücük hastalığı, genel toplumda 100.000’de yaklaşık 50 kişide görülüyor. Ancak lise – kolej döneminde bu oran 100 kat artabilir. Hastaların bazısında sessiz seyir vardır. Klinik bulgu olmayabilir veya hastada döküntü, trombosit denilen pıhtılaşmadan sorumlu hücrelerde düşme, pnömoni (zatürre) gibi daha ağır bulgular görülebilir.

Hastalığın belirtileri

Hastalığa neden olan Epstein – Barr virüsünün tek kaynağı insandır. Hastalığın bulaşması, çocuklar arasında veya çocukla erişkin arasında yakın temas veya dudaktan öpme ile olur. Enfeksiyon yapan bu virüs, tükürükte taşınır. Hastalığın ardından, aylar sürebilen uzun periyotlarda tükürükle saçılabilir. Virüsü alıp, hastalık geçiren ve bağışık olan kişilerin yaklaşık -20’si, az miktarda da olsa bu virüsü herhangi bir dönemde tükürüklerinde taşıyabilirler ancak taşınan bu virüsün hastalık yapabilme kapasitesi çok düşüktür.

Hastalığın kuluçka dönemi 4-6 hafta kadardır. Hastalık aniden veya yavaş olarak ateş, baş ağrısı, titreme, iştahsızlık ve kırıklıkla başlayıp, lenf bezlerinde şişme, şiddetli boğaz ağrısı ile devam edebilir. Ancak bu klinik tablo, hem şiddet hem süre olarak belirgin farklılıklar gösterebilir. Hastalık çocuklarda erişkinlere göre genellikle daha hafif seyreder. Ateş,

39-400C’ye kadar yükselir ve ortalama 6 gün sürer. Ağır vakalarda 3 hafta kadar ateş yüksekliği devam edebilir. Çocuklarda ateş, genellikle daha düşük ve daha kısa sürelidir.

Hastalığın başlangıcından kısa süre sonra lenf bezleri şişer. Bezelerin büyüklüğü 1-4 cm kadar olabilir. Tipik olarak büyüyen bu lenf bezleri, ağrılı, sert ve hassastır. En çok boyun bezelerinde şişlik görülür. Karın içindeki bezeler şişerse, karın ağrısı yaparak yanlışlıkla apandisit sanılabilir.

Boğaz ağrısı tipiktir. Bademcikler şişer, üzerlerinde vakaların yarısından çoğunda plaklar halinde gri-beyaz görüntü oluşur; 7-10 gün içinde bu membran geçer.

Vakaların hemen yarısında dalak büyür. Karaciğerde büyüme -15 vakada olur, ancak karaciğer büyümese de vakaların %80 kadarında karaciğer enzimlerinde yükselme saptanır.

Deri döküntüsü, hastalığın ilk günlerinde ortaya çıkar, 1-6 gün sürer ve genellikle küçük – kırmızı şekildedir. Seyrek olarak kanamalı döküntüler şeklinde olabilir. Döküntü varsa çok dikkatli olunmalı, iyi bir ayırıcı tanı yapılmalıdır. Literatürdeki raporlara göre ampisilin kullanımı deri döküntüsü sıklığını artırmaktadır. Bu döküntü, ampisiline bir hassasiyeti veya kalıcı bir alerjiyi oluşturmaz yani hastanın öpücük hastalığı iyileştikten sonra tekrar ampisilin grubu antibiyotikler kullanılabilir.

Hastaların az bir kısmında akciğer tutulumuna bağlı zatürre veya sinir sistemi tutulumuna bağlı bazı bulgular görülebilir. Hastalığın özel bir tedavisi yoktur. Hastalık kendini sınırlayan ve iyi seyirli bir hastalıktır. Ancak kalp ya da sinir sistemi tutulumu hastalığı ağırlaştırabilir.

Hastalığın tedavisinde yatak istirahati ve iyi bir destek tedavisi yeterli olur. Hastalık bulguları tamamen düzelene ve dalak tamamen küçülene kadar yakın temastan kaçınılması, çocuğa ağır spor yaptırılmaması uygundur.

 

Reklam