(0212) 291 30 80
Sosyal Medya Hesaplarımız

Antibiyotik Gerçekleri

19 Temmuz 2013
42.129 kez görüntülendi
Antibiyotik Gerçekleri

Zaman içinde, hastanın gerçekten antibiyotiğe ihtiyacı olduğunda mevcut antibiyotikler hastalık yapan etkeni yok edemez hale gelmektedir. Uygunsuz ve gereksiz antibiyotik kullanımında direnç oluşması, yani daha önceden o mikrobu yok edip öldürebilen antibiyotiğin bir süre sonra etkisiz kalması yanı sıra; uygunsuz dozajda veya uygunsuz seçimde antibiyotikle ilgili çeşitli organlara ait  toksit zararlı yan etkiler, alerjik reaksiyonlar, sindirim sistemi bozuklukları ve karaciğer ve böbrek başta olmak üzere çeşitli organlara ait fonksiyon bozuklukları görülebilir. Bu nedenle antibiyotik konusunun ve kullanım, seçim ilkelerinin özellikle doktorlar tarafından çok iyi bilinmesi ve bu konudaki yeniliklerin yakından takip edilmesi hayati önem taşır.
Antibiyotik kullanımı mutlaka gerekiyorsa; eğer hastanın ayrıca böbrek ve karaciğer fonksiyonlarında bozukluk ve hastanın daha önceden devamlı kullanmakta olduğu ilaçlar varsa antibiyotiklerin dozajında ve kullanım aralıklarında değişiklik yapılması gerekebilmektedir. Bazı antibiyotikler, kullanımları sırasında cilt döküntüleri, dışkıda yumuşama, kanama yapabilirler. Bu durumlar görülürse olayın ciddiyetini değerlendirmek, gerekli önlemleri almak ve bu bulguların antibiyotikle mi yoksa araya giren başka bir enfeksiyonla mı ilgili olduğunu anlamak için doktor görüşü almak en uygun yaklaşımdır.
Ağızdan kullanılan antibiyotiklerin dozlarının ayarlanması da çok önemlidir. Bazı antibiyotikler toz halinde olup sulandırılarak kullanılır; yani şurup haline getirilir. Antibiyotik şişesiyle birlikte genelde ya ölçekli kaşıklar ya da plastik enjektör şeklinde kiloya göre ayarlı ölçekler çıkabilir. Bu ölçekler “hafif”, “orta” ve “şiddetli” enfeksiyonlarda kullanılmak üzere eşelenmiş olabilir. Doktora kullanım şekli iyice sorulup anlaşılmalı; unutulursa tekrar doktorla temas edilerek veya ilaç kutusundan çıkan prospektüs okunarak yanlışlığa yer bırakılmamalıdır.
Kullanılacak antibiyotiğin tadının, çocuk tarafından toleransı da önemlidir. Yapılan bazı çalışmalarla antibiyotiğin çocuk tarafından tam olarak alınabilmesinde tadın çok önemli olduğu bilinmektedir. Bu nedenle ilaç firmaları da tat konusunu, çocuğun toleransı yönünden çok önemsemektedir.

Aşırı Antibiyotik Kullanımı
Doktorların aşırı antibiyotik kullanmasında en önemli neden teşhisteki belirsizliktir. Eğer çocuğun ateşi yüksek, aile de çok endişeli ise doktorlar daha sık antibiyotik yazmaktadır. Aslında bir çocuk doktoru için antibiyotik gerçekten gerekli değilse, çocuğu bir süre takibe almak daha etik bir yaklaşımdır. Bunun yanı sıra, eğer ateş çok yüksek değilse, antibiyotik gerektiren belli bir teşhis için çok tipik belirtiler yoksa bir-iki gün sadece ateşi kontrol ederek, düşürerek hastayı takip etmek daha sağlıklıdır. Çünkü bu süre içinde çocuğun kendi bağışıklık sistemi donanarak, direnç mekanizmaları daha iyi biçimde aktive olur ve bir süre beklenerek başlanan tedavi daha etkin olur.

Yeterli bilimsel ve klinik donanımlı bir doktor, genel olarak, kesinlikle viral orijinli bir enfeksiyon düşünüyorsa o hastasına antibiyotik başlamaz, çocuğu takip etmeyi tercih eder. İlginç olarak, doktorlar muhtemelen haftasonu takip güçlüğünü düşünerek en fazla cuma günleri antibiyotik önermektedirler.

Solunum yolu enfeksiyonlarında en fazla antibiyotik kullanma nedenleri şunlardır:
• Teşhiste bakteriyel veya viral enfeksiyon ayırımının yapılamaması
• Sosyo-kültürel ve ekonomik baskılar
• Bazı viral enfeksiyonları takiben hızlı bakteriyel enfeksiyon şekline dönüş ve doktor veya ailenin hatalı yaklaşım yapma veya tedavide gecikme korkusu
• Çocuğun ailesinin beklentileri, ailenin hasta çocuğa yaklaşım ve tedavi şeklinden tatmin olmayıp doktor değiştirmesi

Eğer çocuğun anne ve babası tüm gün çalışıyorsa, çocuk yuvada bakılıyorsa veya anneanne veya babaanne tarafından bakılıyorsa antibiyotik kullanımının daha fazla olduğu görülmektedir. Aile kendi çocuğunun çabuk iyileşmesini isterken, aynı zamanda yuvadaki diğer çocuklara da enfeksiyonun  geçmesini istemez. Çalıştığı için de çocuğun bir an önce iyileşip yuvaya dönmesini arzu eder ve bu da antibiyotik kullanma eğilimini artırır. Yüksek ateşi, koyu yeşil burun akıntısı ve öksürüğü olan bir çocuğun yuvaya gitmesi sakıncalıdır. Bu durumda ailenin hemen tıbbi görüş alması ve uygun tedaviyi başlaması gereklidir.

Çocuk – aile – doktor ilişkisi, ailenin doktora güveni ve çocuğa doğru teşhis ve tedaviyle yaklaşım antibiyotik kullanımını etkileyen önemli noktalardır. Burada hekimin kendi konusuna hakim olması, çocuğu ve hastalığı hissedebilmesi, yani “doğru teşhis”, “doğru tedavi” yaklaşımında bulunması mesleki açıdan önemlidir. Bazı hekim reçetelerinde görülen, değişik antibiyotik önerileri çoğu kez hekimin hastasını hemen iyi edememe korkusu veya bazen de ailenin “çocuğumu çabuk iyileştir” tarzında doktora görünmez baskı yapmasından kaynaklanabilmektedir.

Bazen enfeksiyon tamamen viral orijinlidir. Çocuk doktoru hastayı görür ve antibiyotiğe gerek görmez. Ancak bilindiği gibi bazen viral enfeksiyonlardan birkaç hafta sonra ikincil bir bakteriyel (mikrobik) enfeksiyon başlayabilir. Bu durumda ailelerin çoğu hekimi suçlamaktadır. Bazen de hekim çocuğa kendince bir antibiyotik önerir, fakat aile “daha önce kullandığı antibiyotik daha iyi gelmişti” şeklinde doktordan eski yazılan antibiyotiği yazmasını ister.

Eğer enfeksiyon saf viral enfeksiyon şeklinde ise, muhtemel bakteriyel enfeksiyon gelişmesine karşı koruyucu antibiyotik kullanılması yanlıştır. Ateşin düşürülmesi, burnun açık tutulması, varsa öksürüğün rahatlatılması uygun yaklaşımdır. Ancak zatürree, bronşit, sinüzit veya orta kulak iltihabı gibi enfeksiyonlar gelişmişse antibiyotik tedavisi çoğu kez gerekli olur.

Dünya literatürüne bakıldığında gereksiz antibiyotik kullanımının dünyada birçok ülkede yaygın olduğu görülmektedir. 1975’te yapılan bir araştırmada, soğuk algınlığı olan çocuklarda antibiyotik kullanım oranının %60’ın üzerinde olduğu bulunmuştur. Öksürükle başvuran çocuklarda bu oran %80’in üzerine çıkmaktadır. Boğaz enfeksiyonu geçiren çocukların ancak %20-25’inin antibiyotiğe ihtiyacı vardır. Görüldüğü gibi gereksiz antibiyotik kullanımı ciddi oranlara ulaşmaktadır. En sağlıklısı gerçekten bakteriyel enfeksiyondan emin olmadıkça antibiyotik vermeden bir süre hastanın takibidir. Gerekli laboratuvar imkanları olan yerlerde fazla abartıya kaçmadan basit ama teşhiste gerçekten geçerli testler kullanılmalıdır.

Bunları Unutmayın!
• Antibiyotiklerin aşırı kullanılması bakteriyel direnci artırır.
• Antibiyotiklerle ortaya çıkabilecek bazı yan etkiler son derece ciddi tablolara yol açabilir.
• Antibiyotikler pahalı ilaçlardır. Gereksiz kullanım aynı zamanda aile ve devlet bütçesine ciddi yük getirmektedir.
• Gereksiz antibiyotik kullanımının azaltılması için en basit ve en kolay metod, ellerin sabunla yıkanarak hastalığın bulaşmasını önlemektir.
• Salgınlar sırasında kalabalık yerlere girilmemesi, öksürüp – hapşırırken ağzın kapatılması, bol taze sebze, meyve yenmesi, C vitamini alınması, spor yapılması, uykuya önem verilmesi gerekir.
• Bebekleri enfeksiyondan koruyan doğal antibiyotiğin de anne sütü olduğu unutulmamalıdır.

Reklam