(0212) 291 30 80
Sosyal Medya Hesaplarımız

Çocuklarda Yetersiz Ve Dengesiz Beslenme

24 Temmuz 2013
23.789 kez görüntülendi
Çocuklarda Yetersiz Ve Dengesiz Beslenme

Ülkemizde en sık rastlanan beslenme sorunları şunlardır:
0-5 yaş grubu çocuklarda: Protein enerji malnütrisyonu, raşitizm, vitamin eksiklikleri, anemi, diş çürükleri.
Okul çağı çocukları ve gençlerde: Zayıflık veya şişmanlık, vitamin eksiklikleri, anemi, basit guatr, diş çürükleri.
Yetişkin kadın ve erkeklerde: Anemi, şişmanlık veya zayıflık, avitaminozlar, basit guatr.
Gebe ve emzikli kadınlarda: Anemi, zayıflık veya şişmanlık, vitamin eksiklikleri, basit guatr.

Protein – Enerji Malnütrisyonu (PEM)
Malnütrisyon bir ya da daha fazla besin maddesinin vücut dengesini bozacak şekilde yetersiz veya fazla alınması durumunda ortaya çıkar. Ülkemizde okul öncesi yaşlardaki çocuklarda en yaygın görülen beslenme sorunudur. Protein-Enerji Malnütrisyonu (PEM) eksiklik dereceleri çocuğun almakta olduğu besinlere göre değişmekle birlikte, gerek protein gerekse enerjiden fakir beslenme sonucu ortaya çıkan tabloya denir. En fazla süt çocukluğu döneminde yani ilk iki yaşta görülür. PEM tablosuna sıklıkla enfeksiyonlar, vitamin eksiklikleri, uzamış ishaller veya kabızlık, deri belirtileri eşlik eder. Malnütrisyon gelişiminde etkili olabilen en önemli faktörler çocuğun aile yapısı, ailedeki kişi sayısı, ailenin ekonomik durumu, anne ve babanın eğitim durumu, beslenme konusundaki bilgi ve alışkanlıklar, annenin yaşı, doğumlar arasındaki süreler, çocuğun doğum ağırlığı, yaşayan kardeş sayısı, ölen kardeş sayısı, çocuğun istenmemesi ve enfeksiyonlar şeklinde sıralanabilir.
Malnütrisyon oranı 7-12. aylarda artmaya başlar, özellikle 1-2 yaş arasındaki dönemde en yüksek orana çıkar. 2 yaşından sonra ise düşme başlar. Bunda çocuğun daha bilinçlenmesi, büyümesi ve bağımlılıktan bir dereceye kadar kurtularak sevdiği yiyecekleri yemeye çalışması etkendir.
Ülkemizin Doğu bölgelerinde ve kırsal bölgelerde malnütrisyona daha sık rastlanır. Bu kesimde hafif ve orta derecede malnütrisyon görülme oranı -35, ağır derecede malnütrisyon oranı ise %0.5-3.8 arasında değişir.
Yetersiz beslenme süresi ve beslenme sırasında eksik alınan gıda öğelerinin tipine göre malnütrisyon değişik tiplerde olabilir. Beslenme bozukluğunun erken dönemlerinde daha çok doku kaybı olur ve bundan çocuğun öncelikle ağırlığı etkilenir. Beslenme bozukluğu sonucunda etkilenen büyüme parametreleri özel grafiklerde yakın takip edilmeli; düşüş gözlenirse hemen beslenme şekli ve enfeksiyonların varlığı gözden geçirilmelidir.

Ağır malnütrisyon durumlarında değerlendirilmesi gereken üç ana grup mevcuttur;
·         Marasmus – kalori eksikliği
·         Kwashiorkur – protein eksikliği
·         Marasmik kwashiorkor – hem kalori hem protein eksikliği sonucu gelişen tablo.

Malnütrisyon sonucunda değişik enfeksiyonlar gelişebilir, çünkü vücut direnci azalmıştır. Bu enfeksiyonlar sonucu çocuğun boy uzama hızı ve boya göre ağırlık oranı düşer. Malnütrisyon tedavisinde anne, çocuk doktoru ve çocuk iletişimi çok önemlidir. Çocuğun özel bir diyetle beslenmesi, yediklerinin kalori ve protein içeriği ve kilo alma – boy uzama hızı takip edilmelidir. Eğer kansızlık gelişmişse tipi tayin edilerek tedavisi gerekir. Vitamin eksikliği belirtileri varsa vitamin desteği yapılmalıdır.

Rikets – Raşitizm 
Güneşi bol bir ülke olmamıza rağmen, ülkemizde D vitamini eksikliğine bağlı raşitizm (rikets) önemli bir sağlık sorunudur. En sık 2 yaşından küçük çocuklarda görülür. Bebeklerin açık havada güneşe çıkarılmaması, süt ve sütlü gıdaların yeterli verilmemesi bu problemin en önemli nedenleridir. Raşitizm sonucu çocukların kemik – iskelet sisteminde bazı bozukluklar gelişebilir; çocukların bacakları parantez (())veya dizden yakınlaşarak “X” şeklini alabilir. Yine riketsli çocuklarda, özellikle üst solunum yolu enfeksiyonları ve akciğer enfeksiyonları sık görülür. Rikets genellikle  6. ay civarında teşhis edilir. İleri derecede teşhisi gecikmiş vakalarda kan kalsiyumunun düşmesine bağlı havaleler görülebilir.
Anne sütü ile beslenen bebeklere ağızdan günde 400 ünite vitamin D verilmesi gereklidir. Çocuklara kalsiyum, fosfor, protein yönünden zengin besinler verilmeli, süt ve süt ürünlerini tüketme alışkanlığı kazandırılmalıdır.

Beslenme bozukluğuna bağlı anemiler
Beslenme yetersizliği sonucu gelişen anemiler en yaygın beslenme ve toplum sağlığı sorunudur. Bunların başında demir eksikliği anemisi gelir. Anne sütündeki demirin miktarı az, fakat emilme oranı yüksek olmasına rağmen, anne sütü alan bebeklere altıncı aydan itibaren demir takviyesi yapılması önerilmektedir. Ek gıdalara geçildiği dönemlerde, bebeğin beslenme programında et, tahıl, koyu yeşil yapraklı besinlerin yer alması, doğal bir gıda olan pekmez ilavesi demir eksikliği anemisini önleyebilir.
Çocukluk yaş grubunda demir eksikliği anemisi gelişmesine neden olan diğer bir neden de bağırsak parazitleridir. Okul çocuklarında yapılan çalışmalarda %65-70’e kadar çıkabilen parazit oranı göz önüne alınırsa, konunun önemi ortadadır. Toprak yeme (PICA), demir eksikliğine yol açabileceği gibi, demir eksikliği anemisinde bir belirti olarak da ortaya çıkabilir.
Ülkemizde et tüketimlerinin genel olarak az olması ve doğum, düşük ve kürtaj ile demir kaybetmeleri kadınlarda da önemli oranda demir eksikliği anemisi nedenidir. Demir emilimini engelleyen fitik asit, fosfat ve tanen gibi bileşiklerin diyette fazla bulunması da demir eksikliği anemisine yol açabilir. Bunlardan fitik asit fitaz enzimi ile parçalanıp etkisiz hale getirilir. Bu enzimi çalıştırmak ve aktif hale getirmek için kepekli tahıl unları mayalandırıldıktan sonra ekmek yapılmalıdır. Ülkemizin bazı yörelerinde mayasız yufka ekmeği temel yiyecek olarak tüketildiği için demir eksikliği anemisi riski artmaktadır.
Demirden başka folik asit ve B12 vitamin eksikliklerinde de özel bir anemi tablosu (megaloblastik anemi) gelişebilir. Anemi tanısı konulabilmesi için tam kan sayımı yapılmalı, periferik kan yayması değerlendirilmelidir.
Anemik çocuklarda veya erişkinlerde çok çeşitli belirtiler  görülebilir. Bu belirtiler halsizlik, güçsüzlük, çabuk yorulma, solukluk, baş dönmesi, baş ağrısı, çarpıntı ve huzursuzluk şeklindedir. Cilt ve tırnak bozuklukları da görülebilir.
Anemi tedavisinde eksik olan madde ilaç şeklinde verilmeli ayrıca et, baklagiller, koyu yeşil yapraklı sebzeler ve parlak renkli meyveler bol tüketilmelidir.

Vitamin eksiklikleri
B vitamin grubundan B2 vitamini ve A vitamini eksikliğinde deri, mukoza, göz ve dudak belirtileri; C vitamini eksikliğinde dişeti kanamaları en yaygın beslenme sorunlarındandır. Süt, süt ürünleri, yoğurt ve yeşil yapraklı sebzelerin tüketiminin artırılması en önemli önleyici tedbirdir. Ev koşullarında ve toplu beslenme yapılan yerlerde besinlerin saklanması, hazırlanması, pişirilmesi aşamalarında vitamin kaybı olabileceği akılda tutularak gerekli önlemler alınmalıdır.

Yiyeceklerdeki vitaminleri korumak için;

  • Sebze ve meyveler satın alınırken taze olmasına dikkat edilmelidir. Haftalık alışveriş yerine 2-3 günlük alışveriş yapılmalıdır.
  • Sebze ve meyveler bütün olarak yıkanmalı, yıkandıktan sonra ayıklanmalı, mümkünse kabuklu tüketilmelidir.
  • Sebzeler pişirilmeden hemen önce keskin bir bıçakla, mümkün olduğunca büyük parçalar halinde doğranmalıdır.
  • Bekletme vitamin kaybını artırdığından pişen yemekler en kısa sürede tüketilmeli, salatalar yenmeden hemen önce hazırlanmalıdır.
  • Sebzeler mümkün olduğu kadar az suda ve kısa sürede pişirilmelidir.
  • Haşlama sırasında besinlerde bulunan vitaminlerin birçoğu haşlama suyuna geçer. Bu nedenle sebze ve kurubaklagillerin haşlama suları dökülmemeli yemeklerde kullanılmalıdır.
  • Süt ve yoğurt ışıktan korunmalı, karanlık yerlerde ağzı kapalı olarak muhafaza edilmelidir. Satın alırken de ışık geçirmeyen ambalajlarda olanlar tercih edilmelidir.
  • Kızartma ve kavurma işlemi birçok vitaminin bozulmasına neden olduğundan bu pişirme teknikleri mümkün olduğunca az tercih edilmelidir.
  • Haşlama sırasında makarnada mevcut olan tüm vitaminler suya geçip, bu su döküldüğünde de büyük ölçüde kayba uğrar. Bu nedenle makarnalar haşlama yerine, az suda demleme usulüyle pişirilmelidir.

Basit guatr
Ülkemizin bazı bölgelerinde (Doğu Karadeniz gibi) özellikle dağlık bölgelerde yaşayanlarda sık görülen bir sağlık sorunudur.  İyot, insan vücudunda çok az miktarda bulunan, normal büyüme ve gelişme için gerekli bir elementtir. Vücuda besinler ve su tüketimi ile alınır. Tüketilen gıda ve sularda yeterli iyot minerali bulunmazsa tiroid bezi büyür ve basit guatr ortaya çıkar. Guatr bölgesinde alınacak en önemli koruyucu önlem iyotlu sofra tuzunun kullanılmasıdır. İyotlu tuz, mevcut guatrı iyileştirmez ancak tiroid bezinin daha da büyümesine engel olur, yeni vakaların görülmesini önler.

Reklam